Doğayı sözcüklere damıtan şair Ülkü Tamer yeni şiir kitabında bizi yalın bir lirizmle sarsıyor:
Soluğun kuşlar savuruyordu havaya
Şiirinde Gezi Kuşağı’nın duyarlığını besleyen temaları yoğun biçimde işleyen Ülkü Tamer, Çarşı’nın direnişini daha ilk kitabında 55 yıl önce yazmıştı: Sonra her gece ağıtlar duyduk; yürüdü çarşı.
Ülkü Tamer, 20 yıl aradan sonra yayımladığı Bir Adın Yolculuktu adlı kitabıyla, Gezi Kuşağı’nın oluşum sürecine tanıklık ediyor handiyse. Son yirmi yılın bireysel yönelimleri yaşama sevinci ile özgürlük ve doğa tutkusunun beslediği bir duyarlık birikimine akıyordu. Şair, geldiği aşamada şiirini geleneğin alüvyonlarından akarak durulan bir ırmağın akışıyla kuruyor.
Gezi Kuşağı ve Şiir
Cemal Süreya’nın ironik lirizmini yaşamın sıradan öğelerine yaymayı bir dünya görüşüne dönüştüren Gezi Kuşağı, söyleminin doğayla beslenen yönlerini ise, çok ayrı ve uzak uğraklardan geçiyor olsa da, Ülkü Tamer’in Soğuk Otların Altında (1959) adlı kitabından bugünlere taşıdığı doğa bilinciyle içselleştiriyordu.
“Ama kimler ölü şimdi? Yaşamaya başlayan kim?” dizesiyle çağı sorgulamaya yönelen şair, daha o yıllarda, “Bir unutuşa indirecekler bizi” dedikten sonra, dijital ışıklı beton gökdelenlerin diplerinde yitmeye yazgılı “Kiremit damlı kırmızı ev” imgesinde, yaşamın yok olmaya yüz tutan değerleri için anıtsal bir ölüm öneriyordu: “Bir ağaca asıyorum seni.”
Şair, Çarşı’nın direnişini daha ilk kitabında 55 yıl önce yazmıştı: “Sonra her gece ağıtlar duyduk; yürüdü çarşı.”
Bütün Bir Ömrü Kuşatan Düş
Ülkü Tamer, “En kötü alışkanlığım ölmekti benim durmadan” dizesinde halkın toplumsal tarihini duyumsatma çabasının sonuçlandığı o kutlu düş için, Yanardağın Üstündeki Kuş için denebilirse ömrünü vermiştir. Yıllar sonra, elinde kalemiyle ırmağın kıyısında kuma sevdalar çizmekle uğraşır hep:
Uzun bir ırmağın ucundasın
Kıvrılan, dönüp gelen, dönüp gelen bir ırmağın
Başındasın.
(Bir Adın Yolculuktu, Islık Y., Mart 2014, s. 27)
Peki buraya nereden gelmiştir? Şair, “Nereden geliyorsun?” sorusunu, “Hışırtısından geliyorum yaylanın / Bir dağın bir ağaca söylediği şarkıdan / Ovadaki tek çiçekten” diye yanıtlıyor, “Bir tayın yelesinden”.
Hışırtıyla Büyüyen Kavganın Şiiri
Doğayı bütün güzellikleriyle sözcüklere damıtan şair, bizi yeni kitabında yalın bir lirizmle sarsıyor. Tamer, endüstrinin kırlardan kopararak kentte dijital duvarlarla örülü dev cezaevlerine kapattığı insanı özüne yabancılaştıran şeylere karşı daha ilk şiirlerinden beri özgürlük tutkusuyla kışkırtan bir direniş bilincini örmektedir. Politik şiiri sert ve alışık olduğumuz politik sözler kullanmak sananlara karşı, doğanın ve insanın içinde hışırtıyla büyüyen kavganın şiiridir Ülkü Tamer’inki…
Bercht, cinsel birlikteliği aşkın doruğu olarak tanımlıyordu. Tamer, şu iki dizeyle, iki insan arasındaki akışı hem somut hem soyut imalarıyla nasıl da yalın ve özlü anlatıyor:
O gece
Bir gülün içinden bir nehir aktı (s. 3)
Onun şiiri mürekkep balığının huyunu taşır. Kendini hem korur, hem de etkilerini dağıtır.
Çiçekle gülen ağaçların, papatya seslerinin, terdeki ıhlamur kokusunun, haziranda yaşama soyunan öfkenin hışırtısını hep içinizde duymak istiyorsanız Ülkü Tamer’in şiirini yaz boyu cebinizde taşıyın ve düğmesini iliklemeyin!
NEHİRLER AKIYORDU
Nehirler akıyordu güllerin arasından
Aydınlığa çeviriyordu karanlığı
Soluğun kuşlar savuruyordu havaya
Nehirler akıyordu saçlarının arasından
Boynuna iniyordu kıvrılarak
Cerenler yıkanıyordu göğüslerinde
Aşktı bu
Aşktı
O gece
Bir gülün içinde bir nehir aktı
Ülkü TAMER
(Bir Adın Yolculuktu, Islık Y., Mart 2014, s. 38)