Dijital Çağın Oyun Kurucuları – VEYSEL BOĞATEPE

Bizi Takip Edin

Bizi Takip Edin

spot_imgspot_img

Tüm dünyayı tecrit’e zorlayan salgın hastalığın belirsizliği ve buna bağlı olarak alınan önlemler, yasaklar ile yönlendirmeler ciddi toplumsal travmalara yol açarken üretilen komplo teorileri ise ciddi bir bilgi kirliliğine yol açtı. Ne ki, Türkiye’nin her konuda olduğu gibi bu konuda da şeffaf olmaması belirsizliği ve korkuyu derinleştirmekle kalmadı, gerçek vaka ve ölüm oranlarının düşük tutulduğu resmi açıklamalarla mücadelenin başarılı olduğu yönünde toplumsal algı oluşturuldu. Ancak başta kamu sağlığı olmak üzere boşanma, intihar, hırsızlık, bunalım, aile içi ve toplumsal şiddet gibi suç unsurlarının ilerleyen günlerde artışıyla salgının toplumsal yansımaları daha iyi anlaşılmış olacaktır. Öte yandan insanlığı tehdit eden Covid-19 salgınını Kartacalı General Hannibal’ın MÖ savaş taktiklerine dayandırarak biyolojik saldırı senaryolarıyla sınırlandırmak, enformasyon ağı ile tüm dünya halklarının birbirine bağlandığı yeni bir çağın gerçeklerini görmemize de engel yaratıyor. Çünkü mevcut durumu anlayabilmek, geçmişe değil, ileri bakarak ve öngörülerde bulunarak doğru bir neden – sonuç ilişkisi kurmakla mümkün olabilir. Bunun için de çok eskilere değil, on yıl geriye bakmak yeterlidir.

Çağın vebası Covid-19 ilk olarak Çin’in Vuhan kasabasında ortaya çıktığında “ABD, biyolojik silah ile Çin’i vurdu” şeklinde genel bir yargı oluşmuştu. Oysa farklı iki tarihlerde gerçekleştirilen simülasyon ile dijital düzene geçişin provası yapılıyordu. Evet, provaların ikisi de ABD’de yapılmıştı fakat ABD’nin bu organizasyondaki rol ve görevinin ne olduğu henüz netlik kazanmış değil.

Oyun Kurucular İş Başında

Simülasyonların ilki, 2010’da yapıldı ve “Dünyada bir salgın hastalık olursa en başarılı ülke hangisi olur?” sorusuna yanıt arandı. Bu sorunun yanıtı, Çin’di. Çözüm olarak da, “Biyometrik Çip” gösterildi. Simülasyonu gerçekleştirenler ise dünya kamuoyunun tanıdığı Bill-Melinda Gates Vakfı ile Rockefeller şirketiydi. Dokuz yıl sonra gerçekleştirilen ikinci simülasyonun konusu ise yine aynıydı fakat bu defa Bill-Melinda Gates Vakfı’nın yanında Dünya Ekonomi Topluluğu da (DAVOS) yer almıştı. “Brezilya’dan başlayarak Portekiz, Avusturalya, Çin ve ABD gibi ülkelere yayılsa salgının sonucu ne olur?” sorusuna, “Aşılama Sistemi” yanıtı verilirken çözüm olarak da “Dijital Kimlik” gösterildi. İşte bu iki provadan hemen sonra Bangladeş pilot ülke seçildi ve hükümet ile anlaşma sağlandı. Ardından ABD, İsveç gibi ülkelerde, “Sizi üstün insan yapalım, güvenceye alalım” şeklindeki kamu spotlarıyla, vaatlerle yoğun propaganda yaptılar. Tüm bunlar, aşılama sisteminin biyometrik çipe entegre edilebilirliğini test etmek içindi.

Biyometrik çip önerisine başta İsveç olmak üzere ABD ve Bangladeş gibi ülkelerde olumlu yanıt verenler oldu. Bu kişiler aynı zamanda dijital çağın kobayı olmayı kabul ederken yarı biyonik, robot (cyborg) insan durumuna geldiler. Pek tabii ki oyunu kuranlar, yukarıda isimlerini verdiğim şirketlerle sınırlı değildir; 1915’ten beri aynı zamanda savaşı organize eden finansörlerdir. Bunlar, küresel çokuluslu şirketlerdir ki, çoğunu Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ / WHO) arkasında görebilirsiniz. İlerleyen tarihlerde biyometrik çip ile salgının denetlenebileceği yönünde DSÖ’nün bir açıklaması da olursa şaşırmayalım.

Dünya Halkına Ortak Bir Rol Biçiliyor

Yeni bir dünya düzenine geçişi mevcut kavramlarla yorumlamak veya anlamak mümkün değil. Enformasyon ağının yaygınlaşmasıyla “sosyal medya” kavramını tanımıştık fakat şu andan itibaren bunun yerini “dijital medya”nın aldığını söyleyebilirim. Çünkü dijital düzende hayat bireysel olup her şey ağlar üzerinden yapılacağından yeni düzenin yaşam biçimi de yalıtım veya izolasyon olacaktır. O nedenle salgınla birlikte temassız işlem, mesafeli olun gibi telkinlerin boşuna yapılmadığını, organizasyonun bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü toplumların dijital sisteme entegre edilebilmesi için tüm alışkanlıklarının değiştirilmesi gerekmektedir.

Dijital çağın, inançlar sistemi de olmak üzere ekonomiden kültüre, siyasetten ülke sınırlarına kadar birçok şeyi değiştireceğini, günümüz gerçeklerine bakarak söylemek mümkün. Örneğin Katoliklerin merkezi Vatikan’da Papa’nın yardımcısının virüse yakalandığına dair haber, Katolikler arasında panik yaratırken toplu ayinler de iptal edildi. İlk virüs vakasının İran’ın Kum kentinde ortaya çıkması da tesadüf değildi çünkü o kent Şiilerin merkezidir. Başta Kâbe’nin kapatılması olmak üzere, 57 İslam ülkesinde cumalar ve toplu ibadetler iptal edildi. Böylece herhangi bir baskıya, yasaya gerek duymadan sadece taktik yöntemlerle, toplumları inançlar üzerinden yine kendi rızalarıyla bloke ederek denetmeye başladılar. Böylece derinleştirilen korkunun tanrı, inanç, kutsallık gibi tüm değer yargıları üzerinde olduğu gerçeğini de sınamış ve göstermiş oldular.

Dijital Çağın Tanrıları

Ulus devletler kendi içinde iktidar, muhalefet, solcu, sağcı, dinci, laik gibi sorunlarla boğuşurken oyunu kuranlarsa dijital çağın tasarımını yaşama geçiriyorlar. Bu çağın gündemini belirleyecek olan da devletlerin yönetim şekli ile ekonomi, yani paradır. Ancak sözünü ettiğim para mevcut kullandığımız kâğıt, metal, altın gibi paralar değil, Çin’de özellikle de gençlerin yaygın olarak kullandığı Bitcoin yani temassız dijital para sistemidir. Bu bağlamda virüsün para ile daha hızlı yayıldığı yönünde Çin’den gelen açıklama, yanı sıra WHO’nun temassız para sistemini kullanın çağrısında bulunması ve İMF ile Dünya Bankasının ise tüm işlerini online yaptığını açıklayarak bu çağrılara destek çıkması oldukça anlamlıdır. Çünkü tüm bunlar tesadüf değil, oyun kurucularının eşgüdümlü çalıştıklarını gösteren, dikkat edilmesi gereken ayrıntılardır. Yine de ABD ve AB, Bitcoin’le terör örgütlerinin finanse edildiğini, para kaçırıldığını açıklamayı ihmal etmediyse de bunun bir önem taşımadığı, oyunbozanlık olmadığı söylenebilir. Çünkü Bitcoin, dijital para sisteminin deneme (demo) versiyonudur ki, günümüzde borsanın da dijital alt yapısıdır. Günümüz borsasında olduğu gibi Bitcoin’de de büyük paraları spekülatörler kazanırken küçük yatırımcılar kaybedenler kulübünde yer alacaktır. Tam dijital para sistemine ise henüz yaygın olarak kullanılamayan Blockchain ile yani “Kripto para” ile geçilecektir.

Dijital veya sanal para sistemi, denebilir ki, devletlerin yönetim şeklini değiştirmek için kurgulanmıştır. Sisteme geçiş ise oldukça sancılı olacaktır çünkü buna paralel olarak birçok şirket batarken para bir kez daha el değiştirecektir. Daha şimdiden Walmart, Unilever, Nestle, Dole, Kroger gibi gıda şirketlerinin yanı sıra Avrupa’nın en büyük deniz taşımacılığı şirketi Maers, dijital para sistemine (Blockchain) IBM ile anlaşarak entegre olmuştur. Ayrıca IBM, Avrupa’nın en büyük bankalarıyla dijital ticaret zincirini de başlatmıştır.

Covid-19 salgını dijital salgındır

Tüm gelişmeler kronolojik olarak izlendiğinde, Covid-19 adlı salgının doğal bir virüs olmadığı görülecektir. Bu gerçekler ışığında oyun kurucularının salgın hastalıklarla yeni bir çağı başlattıklarını söyleyebiliriz. Böylece biyometrik çiplerle dijital çağa entegre ettikleri toplumlar üzerinde tam kontrolü sağlarken bireyler de hacklenebilir yarı biyonik insana dönüşeceklerdir. Özetleyecek olursak, dijital çağın tanrısı da Azrail’i de yine oyunun kurucuları olacaktır. Yeni bir düzende toplumların karşısına çıkacak en temel sorunun ise kıtlık ve salgın hastalıklar olacağı şimdiden açıkça söylenebilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Güncel

En çok okunanlar