Polemik; enfiye çekip hapşırmaya benzemez

Bizi Takip Edin

Bizi Takip Edin

spot_imgspot_img

ÜVERCİNKA’nın Kasım (2020 / 73.) sayısının kapak yazısında, Seyyit Nezir’in “Gelenek Yenilik Sarkacında Hilmi Yavuz Kimi Aldattı?” başlıklı eleştirisi verildi. Derginin kapağı sosyal medyada duyurulunca, Hilmi Yavuz, bir paylaşımda takımıyla mahkeme kurarak saldırıya geçtiyse de hayranlarından birkaçı dışında tartışmaya katılan olmadı. Ertesi sabah Yavuz’un Face’te kendi adıyla paylaştığı bütün sözleri sildiği görüldü. Seyyit Nezir, konuya ilişkin geniş açıklamasında, “Başkalarının omzundan ateş eden Hilmi Yavuz, tüm postmodern sanat tarikatlarının yaptığı gibi, sıkışınca tartışmaya reset attı. Şiirseverler bir kez daha gördü ki: polemik; enfiye çekip hapşırmaya benzemez.”

Cumhuriyet Kitap Eki’ndeki yarılma ve ayrılmadan sonra, Türk Şiiri kavramının yeniden gündeme gelmesi üzerine, Üvercinka’nın ana konusunu Seyyit Nezir’in 2016’da Özdemir İnce’yle söyleşisi oluşturdu. “Tekrarın Tekrarı: Seyyit Nezir Sordu, Özdemir İnce Yanıtladı / Doğrusu Türk Şiiri” başlığıyla sunulan dosyada, Özdemir İnce’nin “Nafile Soru” yazısının yanı sıra, soruşturma sorusuna verilen şu yanıtlar yer aldı: Veysel Çolak, “Türkçe Şiir Antolojisi Ayrımcıdır”; Ahmet Yıldız, “Aragon’u da Neruda’yı da Alsaydı Keşke”; Volkan Hacıoğlu, “Güldesteden Antolojiye”; Mecit Ünal, “Rezervasyon Kokusu”; Ekrem Kahraman, “İnternet Hemen Düzeltiyor”.

Derginin Kasım sayısına Aydan Ay, “Mavi’nin Dönüşü”; Rasim Savak, “Sahneden Yansıyanlar”; Işıl Madak Kaya, “Şemsiye” öyküleriyle katkı verirken şiirleriyle Abdullah Nefes, Emrah Sönmezışık, Halit Özboyacı, Mehmet Tektemur, Melahat Babalık, Nihat Kemal Ateş, Nisa Leyla, Ozan Telli, Ramazan Teknikel, Sevda Topaloğlu, Süleyman Yağız, Şenol Gürel, Şükrü Çiftçi, Veli Erdem, Yıldız Tümerdem, Yusuf Ferhat, Ahmet Üresin, Gönül Tokayeva ve Barış Erdoğan ile Necdet Arslan yer alıyorlar. Barış Erdoğan, Face sayfasından Hilmi Yavuz’un takımında yer aldığını ve “Üvercinka’da son yazısı” olduğunu duyurduğu “Ben Kimim?” yazısında kimlik yitimini ve arayışını sorguluyor.

Halûk Cengiz’in, “Şair Olsalardı Şair Kalsalardı”; Senem Yangöz’ün “Glück: Ödünsüz Yalnızlık” yazıları ile Recep Nas’ın “Louise Glück’ten Şiirler” çalışmasını “Zeynep Meriç Sordu: Upas Ne Yayımlıyor? Zafer Yalçınpınar Söyledi: Sıkı Şiir…” söyleşisi izliyor.

Yaşar Özmen, “Postmodernin Köşeleri”; Seyyit Nezir, Postmodernizmin Külleri; Fethi Demir, “Orhan Pamuk’un Tahayyülü: Küresel ve Sihirli Sanat”; Senem Yangöz, “Büyülü Gerçekçiliğe Yolculuk”; Ahmet İlhan, “Cogito, Cogitatum: Ben ve Bilinç”; Olcay Bağır, “O Zamanlar Amerika” yazıları ile günümüz sanatı ve sanat düşüncesini irdeliyorlar.

Cezmi Güntay, “Karatren: Kütüphane Şehri Projesi Konya’da” haberiyle; Tuğrul Çutsay, “Türk Resminde 1940 Kuşağı” çalışmasını tamamlayan bölümle; Demet Kurt Güngör, “Kaletepe: Gün Işığım Sana!” yazılarıyla dergide yer alıyorlar.

Üvercinka’ya Hilmi Yavuz kumpası

2000’li yılların başlarındaki Zaman yazarlığı sırasında İlhan Selçuk ve Cumhuriyet’e kumpas girişimlerinde danışmanlık üstlenen Hilmi Yavuz, kendisine yönelik eleştirinin yer aldığı Üvercinka’nın kapağıyla verilen haberin Face’te “28 Ekim’i 29 Ekim’e bağlayan gece yetiştirilip” paylaşılmasında “komplo kokusu aldığını” ifade ederek, dergiye karşı daha önce Engin Turgut ve Koray Feyiz üzerinden denediği çökertme girişimlerini bu kez başka isimlerle sürdürmüştür. Üvercinka yayın yönetmeni Seyyit Nezir, “deneme ve eleştiri yazılarında başkalarının omzundan ateş etme üslubunu kullanan Hilmi Yavuz’un Face’te de başka isim ve hesaplara gizlenerek yürüttüğü saldırı yüzlerce kişi tarafından görülüp izlenmiştir” dedi. Mahmut Aksoy’un paylaşımında İlyas Engin hesabından taciz ateşi başlatan Yavuz, ilerleyen saatlerde Mustafa Fırat’ın hesabını da kullanarak, ‘bu imece patlar’ sözüyle işaret vermiş; kumpasın ikinci bölümünde ise, “Eleştiri Üzerine Eleştiri” başlıklı açıklamayı yine Aksoy üzerinden paylaşıp daha sonra kendi hesabından ve kendi adıyla sahneye çıkarak Seyyit Nezir’e karşı tacizkâr söylemini daha da şiddetlendirmiştir.”

Hilmi Yavuz eleştirisini Aydınlık’ta da vurgulayan Seyyit Nezir (bkz.: https://odatv4.com/marksistler-hilmi-yavuzu-niye-tekinsiz-buluyor-29102004.html), konuya ilişkin ayrıca daha geniş bir yazı hazırladığını belirterek, “Başkalarının omzundan ateş eden Hilmi Yavuz, tüm postmodern sanat tarikatlarının yaptığı gibi, sıkışınca tartışmaya reset attı. Şiirseverler bir kez daha gördü ki: polemik; enfiye çekip hapşırmaya benzemez.” dedi. Nezir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ertesi sabah gün ağarırken, ‘kendi hesabından, kendi adıyla’ paylaşımlarını sildi. Modern edebiyatımıza 1990’larda Varlık dergisiyle yerleşen postmodern kumpasçı zihniyet, Hilmi Yavuz’un ‘nafile’ girişimiyle çökmüş ve tarihin çöplüğündeki yerini almıştır.” Nezir, “Yavuz’un çürük anahtar benzetmesiyle kendine yönelik çok yerinde bir itirafta bulunduğuna” değinerek, Barış Erdoğan’ın Face’teki sayfasında, “Üvercinka’dan ayrıldığı” duyurusunu ise şöyle değerlendirdi: “Dergi içinde Muaviye’nin hakemliğine nal toplatacak işbirlikçiliğini sezinlediğimiz ve beklediğimiz Erdoğan’ın bunu başaramayacağını görerek, Yavuz’dan aldığı işaretle ve Özdemir İnce’yi ima eden suçlamalarla dergiden çekildiğini duyurması, dergide kendisine bahşedilen sayfanın işgalden kurtuluşu anlamına geliyor.”

Öte yandan Mahmut Aksoy’un sayfasında  yer alan paylaşımlardan elde kalan bölümler, Cezmi Güntay’ın dipnotları ve Seyyit Nezir’in redaksiyonuyla sanat olayi.com’da aşağıdaki akışla paylaşıma açılmıştır:

Üvercinka kapağı üstüne FACEBOOK paylaşımları / kayda alan: CEZMİ GÜNTAY

paylaşım: MAHMUT AKSOY / 28.10.2020 / 23:42

tazesi çıktı… [Üvercinka’nın 73. sayı (Kasım 2020) kapak fotoğrafı]

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3323240721087781&id=100002056575588

İLYAS ENGİN

Bu yazı, Özdemir İnce söyleşisiyle kotarılmış propaganda içerikli, “çamur at… izi kalır” ipuçlarıyla dolu gibi geldi bana.

Sizinkisi kadar benimkisi de bir sav. Köksüz bir şiir düşünülebilinir mi?

Hilmi Yavuz’un metinleri ortada, kendisi de sağ. Bazı hesaplaşmaların bugün bu tarz ortaya konulması hiç şık! olmamış. Esefle bu yazıyı protesto ediyor ve kınıyorum.

Yazık!.. “…aldattı.” nedir yahu?

Görüş farklılıklarının, bakış tarzlarının ayrı olması hiçbir zaman birini sizin gözünüzle “hain” (!) damgasıyla damgalamaz.

RASİM SAVAK

İlyas Engin, bu üslup size yakışmamış. Yazınızı mürit kızgınlığıyla yazmışsınız.

Derginin içeriğini görmeden ahkâm kesiyorsun.

Tartışmada kullanılan sözcükler, sözler önemlidir.

İLYAS ENGİN

Ben meramımı anlatmaya çalışmıştım. Seyyit Nezir, kaleme aldığı kapak yazısına karşı okur tepkisi olarak düşünürsünüz ya da düşünmezsiniz.

SEYYİT NEZİR

İlyas Engin Seni besbelli aldatmış. Kimin, hattâ Hilmi Yavuz’un bile ne dediğine bakmadan propagandaya ve hakarete başladın. Ben kitaplarını 50 yıl okudum ve ondan sonra konuşuyorum. Sen hiç değilse Lirik Defterler‘i okudun mu?

İLYAS ENGİN

Seyyit Nezire alkış ifadesiyle yanıt: Vallahi BRAVO! size.

SEYYİT NEZİR

İlyas Engin Refik Durbaş’tan ödünç alarak söylersek, boynumuzu kırıp şöyle mi demeliyiz hep: Konuşmak hep Yavuzlara, susmak bize mi düşer usta? Lirik Defterler dediği, ipe sapa gelmez kelâm, hadi diyelim senin hatırına Yeni Ortaçağ’da Lirik Hurafeler

İLYAS ENGİN

Seyyit Nezir Algıyla nasıl propaganda yapılır açık bir örneği bu sayın Seyyit Nezir.

28 Ekim gecesinden 29 Ekim Cumhuriyet sabahına yetiştirilen ÜVENCİNKA’nın “Kasım” sayısı kapağı. Komplo kokusu alıyorum biraz da.

SEYYİT NEZİR

İlyas Engin Siz buna komplo mu diyorsunuz? Hilmi Yavuz’un komplolarından bir tekini bilseniz… Neyse…

İLYAS ENGİN

Seyyit Nezir “Hüzün tamircisi” sözü ayrıca lirizmi mekanikleştiren bir sav olarak ileri sürdüğünü iddia etmeniz şiirini sevmediğiniz (?) birine dahi yapılabilecek belki de en ağır bir eleştiri olsa gerek.

Yazıyı mümkünse daha okunur hâle getirirseniz ne demek istediğim okur nezdinde de anlaşılır kanısındayım. Herkesin gözü benim gözüm gibi değildir sanırsam. Teşekkürler.

SEYYİT NEZİR

İlyas Engin Bakın siz, bu sözün Hilmi Yavuz’a ait olduğunu bile bilmiyorsunuz. Arkadaşlar, tanıtım amacıyla kapağa öncelik vermişler. Pazartesi günü tüm Türkiye’de elden, kitapçıdan, sanaldan edinilebilecek..

YAŞAR KIRMA

Günaydın Seyyit, başarılar dilerim, sağlıcakla kal…

MUSTAFA FIRAT

Bizi sevgisizlik yok edecek! Böyle bir çıkış, diyebilirim ki güdük kalmış. İtiraf edeyim bu sayının kapaktan çıkarılan konusu yargılar yargısı olarak görülüyor. Bu imece patlar1! Sevgili İlyas Engin doğru söylüyor. Her yazılan yazıyı beğenmek zorunda mıyız? Elbette hayır… Hakikatli bir yazıya kim, ne ses çıkarabilirdi. Yazan çizen olarak değil, bunu bir okur olarak beyan ediyorum. Seversiniz ya da sevmezsiniz, Hilmi Yavuz şiirimizin önemli kalemlerindendir. Sevgiler…

İLYAS ENGİN

Seyyit Nezir Peki buna ne diyeceksiniz? [Barış Erdoğan’ın paylaşımından fotoğraf ve link paylaşır2: https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10224604930294132&id=1335787794]

 

SEYYİT NEZİR

Mustafa Fırat Önemsiz, demedik. Dahası en önemli kalemlerinden biridir. İsmet Özel de en azından onun kadar önemlidir. Yakup Kadri de öyle… Hilmi Yavuz daha kimler için komplo yazıları yazarken iyidir, ne yapsa yeridir. Ona göre herkes oryantalist, kendisi özbenlikten ibaret yücelik… Bu yazı zaten onun müritlerini rahatsız etmek ve düşündürmek için yazıldı. Ama siz bir kere neyi nasıl kabul etmişseniz öyle kalmak, asla rahatsız edilmek istemiyorsunuz. Türkiye’nin rahatı kaçan ağaçları hep başka yerdeydi. Ağzımızı açmamızla hemen susturmaya hamle ediyorsunuz. Yazıda, Hilmi Yavuz için ona ait olmayan tek tanım kullanılmadı. Sen Yavuz hırsıza tek söz etmeyeceksin, bunları açığa çıkaranı susturup daha da mağdur etmeye çare düşüneceksin. 50 yıldır yazdığı şurada dursun, hiç değilse Lirik Hurafeler’ini okusalar…

MUSTAFA FIRAT3

Hayali’nin dediği gibi, “akarsular denize akınca çağıltıları biter, susarlar.” (Çün cûlar deryaya vardılar, hamuş oldular) Fakat başka bir şey söylemek isterim ben. Kimi zaman üzerinde konuşulamayacak şeyler noktasında susmalı. Wittgenstein böyle buyurmuştu. Hurufi Şiirler‘de anlam şairin karnında değil, tabir doğru olacaksa şayet metnin karnındadır. Sizin Ortaçağ’a gönderme yaptığınız şekil ile söylersem, aslolan, ‘intentio operis’tir. Ve bu da ‘centrum’a çıkan bir bağlamı imler. Gizemli Şiirler‘de de Hurufi Şiirler‘de de ‘tasavvuf’u bir sistem bir yapı olarak ‘dışarıdan kuşatma’yı öngörmüştür. Haluk İpekten’in tasnifi ile “musavvıf şair” olarak değil, ‘şair mutasavvıf’ bir libasla yahut bir kimlikle mi demeliyim’ yazmıştır. Neden bilmiyorum; dergiyi okuyunca geniş bir yazı kaleme [alma] arzusu bende belirdi. Sizin de çok sevdiğinizi düşündüğüm Boileau’nun “Art Poetique”sı ve ilk bölümü geldi birden aklıma. Çok selam ederek, heyecanla dergiye temas etmeyi bekliyorum, bütün sosyal mesafe kurallarını arka plana iterek…

SEYYİT NEZİR

Mustafa Fırat Teşekkürler… En geniş yazıya ve katkıya da açığız. İstanbul’daysanız dergiyi Mephisto ve Kırmızı Kedi kitabevlerinde bulabilir, Üvercinka İmecesi‘ndeki dostlardan güvenli uzaklık korunarak edinebilirsiniz. Semt kitabevinizin emekkitap.com‘a sipariş vermesini sağlayarak kargo ücreti ödemeden dergiye ulaşabilirsiniz.. Selamlar…

HALÛK CENGİZ

Vayyy! Dikkatlice okumalı, düşünmeli, düşünceleri bir araya getirmeliyim… Teşekkür.

ELİZ EDEBİYAT MUDANYA BURSA

teşekkür ederim abi… okuyacağım…

TUĞRUL ÇUTSAY

Edebiyatımızın şu an entelektüel düzeyi yüksek, kavga edebilen ender dergilerinden biri olan “Üvercinka”da tartışmanın geliştirilmesi için Seyyit Nezir’in tezlerine daha soğukkanlı yaklaşılması ümidiyle..

İLYAS ENGİN

Yahu eleştiri yazısıyla, propaganda yazısını anlayacak kadar zihin yetisini daha kaybetmedik şükür ki. Bu tip ajite edici ve kışkırtıcı başlıkları bizler üniversite yıllarında kantinlerin duvarlarında bile kullanmazdık. Ege Üniversitesinde iki dönem öğrenci başkanlığı yapmış biri olarak söylüyorum… Yazıyı genç bir arkadaş yazsa bi nebze de olsa anlardım. Ama Seyyit Nezir bu yazıyı kaleme alıyorsa! (?) durup düşünürüm hiç şüpheniz olmasın. Müridlik! bahsini ise bir sonraya bırakıyorum4. Teşekkürler.

SEYYİT NEZİR

Sizin her sözcüğünüz propaganda ve hakaret kokuyor.

Size kalırsa propaganda da Yavuz’un ve müritlerinin hakkı…

SELCUK YELES

Hilmi Yavuz kimseyi aldatmaz

SEYYİT NEZİR

Selcuk Yeles Siz de öylesiniz…

İLYAS ENGİN

Seyyit Nezir ‘ŞİİR, CUMHURİYETTİR.’

Zühal ablama (Elif Sorgun), Cemal Süreya’ya ve onların “ÜVERCİNKA”sına ve anılarına hep saygı duymaya ben devam edeceğim5.

Şiir hiçbir derginin, hiçbir şairin tekeline indirgenecek bir “nes/z/ir” değildir ve asla olmayacaktır…

Ortaçağ derebeyliklerine dönmüş şiir dergilerinden de şiirin ve şiir severlerin bir an önce kurtulmalarını salık veririm. Teşekkürler.

TUĞRUL ÇUTSAY

İlyas bey, bir gün siz de dergi sorumluluğu alırsanız, Seyyit Nezir’in ne yapmak istediğini daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum..

İLYAS ENGİN

Tuğrul Çutsay

iki mizah (Fit ve Çıngar), bir de edebiyat dergisi (Taşra) çıkarmıştık İzmir’de6. yani dergi çıkarmak hiç mesele değil hocam. mesele ortaya koyacağın sermaye. bu sermaye de hem fikri, hem de maddi bir birikim istiyor. maddi birikim sadece edebiyat dergiciliği için baskı, yayın ve dağıtım masrafı demek. yazara ve şaire para vereni çok nadir. mizah dergiciliği ise biraz daha masraflı bir iş. burada bazı iyi çizerlere dergi başı ödeme de yapmak zorundasınız…

Bunun da bir çözümü var. Güzel Sanatlar fakültesi öğrencileriyle de bunu kısmen çözebiliyorsunuz…

Yani hocam dergicilik çok da zor bi şey değil. Birkaç genç yazarla kotarılan şeyler bunlar.

MAHMUT AKSOY

Buraya kadar bütün yorumları dikkatle okudum. Madde halinde sıralıyorum yazacaklarımı:

  1. Bütün dergiler seçtiği dosya konusunu yazar/şair/kurum vs. kime göre ele alıyorsa, etik ve saygılı davranmalı.
  2. Bir şair/yazar kimsenin yazın karakteri ile öznel karakterinin örtüşme oranı, dünyada da Türkiye’de de şahit olduğumuz gibi düşüktür. Bundan ötürü, yazın karakteri iyi olan şairin öznel hayatındaki karakterinin hakikate bağlı olmamasını her dergi, her kişi eleştiriye tabi tutabilir, etik olduğu sürece.
  3. Mustafa Fırat‘ın Üvercinka’da kendisine göre doğru bulmadığı halde yazıyı okumaya yeltenerek bir şekilde ortadakini çözümlemeye hevesli yaklaşımını, İlyas Engin beyin de yapması daha makul olur7.
  4. Burası Facebook ve buradaki kısa vadeli cümlelerle bir yere varılacağını düşünmüyorum. Karşıt görüşlü biri de oturup buna “etik”, açıklayıcı bir eleştiri yazsın, söz, Seyyit Nezir dergide yer vermese de ben İnternet üzerinden bir sitede yayımlayacağım.

SEYYİT NEZİR

Okumak isterim. Bir öneri: Şu “Otantik8…” yazınızı da –aman hinliğe paçayı kaptırmadan– tam da buradaki dikkat ve rikkatle, dahası İrfan Külyutmaz’ın perendebazlığına9 da kaçmadan bir redakte etseniz ya da gizemli, aynalı, lirik redaktör pertavsızıyla ısıl işlemden geçirtiverseniz ne okunaklı olurdu ki okuyanda keyif on ikiden…
Sahi bir de şu balondaki Engin Turgut adı dikkatimi çekti –ona yanıtınız var ama sizin konuşmanızın öncesinde ya da sonrasında muhteremin ne bir sorusu var, ne yanıtı. Bu nasıl bir ilmek kaçıklığı?:
Engin Turgut10 Sorular, eleştiriler olabilir. Biz soru, eleştiri görünce hemen kaplana dönmeyelim, diyorum. Bi’ akıl süzgeci olsun, oradan geçirelim. Sorunun da, eleştirinin de istediği hakikat ise o hakikati anlatma görevimizi makul bir şekilde yerine getirelim. Hep nezaket ve hakikat ile11.

AHMET BÜLENT ERİŞTİ

İçeriği dolu, üslubu dengeli her yazıya açık olunmalı, okuyacağım; teşekkür.

LEVENT ÖZBEK

Edebiyat dergisi çıkarmak kolaymış. En az 5 sene iki ayda bir 80-90 sayfa süreli, birçok kitabevinde satılan, içinde ilk ürünleri yayımlanıp daha sonra da en az 10 kitap çıkaran yazarlara yer veren bir dergi çıkarın da görelim. Seyyit Nezir’i tanımam, Broy dergisini bilirim. Türkiye edebiyat tarihine çok büyük katkıları olmuştur. Kimse eleştirilemez diye bir şey yoktur. Geçen Seyyit Nezir’in bir paylaşımını okudum. Kargo yapmak için İstanbul’a gidiyor, ayakkabısı parçalanıyor12. Ne kadar emek verdiğini ancak bu işlere gönülden emek verenler bilir. Emek verenlere her zaman saygım büyüktür. Öyle buralarda atıp tutmakla bu işler olmaz.

MUSTAFA FIRAT

Levent Özbek Kime söylüyorsunuz? Adresi belli mi?

TUĞRUL ÇUTSAY

Eleştirirken, eleştirilecek duruma düşmemek.. Seviye bu kadar yerlerde olmamalı..

MUTLUCAN GÜVENDİR

Yıllarca Zaman’da yazdı Hilmi Yavuz. Daha ne olsun?

Yukardaki paylaşımın kayda alındığı gün ve saat 31.10.2020 / 09:42

***

dipnotlar

1 Hilmi Yavuz, burada, nicedir heves ettikleri sonucu Mustafa Fırat’ın ağzından bir işaret fişeği olarak Barış Erdoğan’a gönderiyor.

2 Barış Erdoğan, aldığı işaretin gereğini yerine getirerek, Mahmut Aksoy’un paylaşımıyla sahneye konan komplonun ikinci adımını atıyor. Hilmi Yavuz; Seyyit Nezir’e panik yaşatma umarıyla imecenin patladığını Mustafa Fırat hesabından duyuruyor.

3 Mustafa Fırat’ın imzasını taşıyan bu paragrafı hangi edebî bilirkişiye gösterseniz, adın gerisindeki gizlenmiş muhteremin Hilmi Yavuz olduğu raporunu verecek; işbu karara İrfan Külyutmaz da itirafla dipnot düşecektir.

4 Hilmi Yavuz, müritlerinin olası cayma ya da kararsızlık yönelimini baskılıyor.

5 Hilmi Yavuz, bir uyarıyla, dernek ve dergi yandaşlarını Seyyit Nezir’den ayrı düşündüğü izlenimi verme telaşına kapılıyor; Nezir’in ismiyle tespih gibi oynayarak onu sinirlendireceğini umuyor –böylece çevresiyle bağlarını zayıflatacaktır.

6 Hilmi Yavuz, Seyyit Nezir’in hiç uyanmadığını görünce, kumpasın başarısından artık o kadar emin oluyor ki, bu paragrafta, noktalama imlerini kullanmadaki kendi özel biçimini gizlemeye bile gerek duymamaktadır.

7 Hilmi Yavuz, yerlerine çok kolay geçebildiği müritleri (yani kendisi) dışında üçüncü bir kişinin söze girmesine bile tahammül edemediği için Tuğrul Çutsay, Rasim Savak gibi, tartışmaya hazırlanacağı izlenimi veren Halûk Cengiz gibi yazarları ve Eliz Dergisi’ni nezaketen bile ikinci bölümde tartışmaya çağırmıyor.

8 Mahmut Aksoy’un Üvercinka’da “Otantik Sosyalizm” adlı aylardır bekleyen ve kapsamlı bir redaksiyondan geçmesi gereken ama yazarın bir türlü el atıp da bu işin üstesinden gelemediği (!) bir yazısı var. Seyyit Nezir, buradaki anlatım titizliği ile yazıdaki özensizlik arasındaki farklılığı ima ediyor.

9 Seyyit Nezir, hemen ardından, İrfan Külyutmaz’ın pandiklerini en azından sezinlediğini ima ediyor. Ama ok yaydan çıkmış, Hilmi Yavuz’un kaleme aldığı Eleştiri Üzerine Eleştiri metni paylaşıma ve polemiğe açılmıştır

10 Bu arada hiç kimsenin fark etmediği teknik bir hata oluşur: Hilmi Yavuz’un yanı sıra Mustafa Fırat, İlyas Engin, Mahmut Aksoy ve Engin Turgut Mess’te yazışmakta, daha sonra Yavuz’un son biçim verdiği konuşma, kes yapıştır yöntemiyle kopyalanıp Yavuz ya da Turgut dışındaki kişilerden birinin adıyla paylaşılmaktadır (Aşağıdaki paylaşımdan anlaşıldığına göre, Koray Feyiz de kumpasın içindedir). Nitekim bu çapraz ilişki, diyaloglara göz attığı sırada Halûk Cengiz tarafından fark edilmiş; Cengiz, sessizce izlemeyi seçmiştir.

11 Engin Turgut’a, yanıt verilen bu konuşmada, Hilmi Yavuz dışında hiç kimse ona karşı bu pîr-i mugan söylemini kullanamaz.

12 Levent Özbek tarafından anılan paylaşım şu linkte yer alıyor: https://m.facebook.com/story

.php?story_fbid=1303749329973499&id=100010153327587

MAHMUT AKSOY / 29.10.2020 – 16:09

Eleştiri Üzerine Eleştiri

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3324962564248930&id=100002056575588

Hilmi Yavuz da, Seyyit Nezir de13, ben de… Yani herkes sözünün arkasında çürük bir anahtar olmaktan ileri gidebilir mi? Söz kalır ama söz kaldığı yerde çürümeden, kendi çürümesinden yeni bir “anka külü” yaratmadan sonsuzluğun girdabında yok olmaya mahkûm değil midir?

Şimdi gelin hakikate başvuralım. Şiir kaldığın yerden devam ederken, ölüm gövdemizi ziyarete gelmemişken.

Yavuz, şiirindeki bereketi yıllarca saçtı bize. Yazılar yazdı. Hatta “neden roman yazamadığını” samimi bir şekilde başka yazın formatına başvurarak söyledi. “Bu gazatede yazıyorum diye, ben de şu, bu olmak zorunda değilim” gibisinden de cümleler kurdu. Ne olduysa, ne dediyse şiirine devamlılık getirdi ve yüzüne su serptiği şiiri kurutmadı.

Nezir ise Üvercinka’da Yavuz’un yıllardır tutumlarındaki orasını, burasını irdelemek üzere dosya konulu bir soru sordu. Dergideki soruda “kimi aldattı” tartışmaya müsait olmasına rağmen kelime olarak muhatabını rahatsız etme oranı ölçülebilir. Muhatabı, yani Yavuz, bu bir kelime, hakikat ölçüsü olarak ele alıyorum ve bir sorgu kelimesi diye görüyorum, derse makul. Ama hayır, düpedüz saygısızlık da diyebilir. Sonuçta bu terazide ne ağır gelirse gelsin Yavuz’un hakikatle bunları karşılayacağını düşünüyor ve ele avuca sığacak şeyler söyleyerek karşı tutumunu göstereceğinden şüphe etmiyorum.

Şiirlerindeki ve yazın karakterindeki hakikate sığınarak bunları söylüyorum.

Sevgiler.

HİLMİ YAVUZ

mahmut aksoy, sevgili kardeşim, çok teşekkür ediyorum. var olun. buna benzer durumlarla, şu bir hayli uzamış ömrümde, çok karşılaştım. rahmetli behçet hoca’nın bu konudaki bir sözünü hiç unutmadım: ‘işimiz mi yok, biz işimize bakalım!’ kervan yürüyor, mahmut kardeşim… kalbî muhabbetle14

İLYAS ENGİN

Benim karşı çıktığım ve hassasiyetle vurgulamaya çalıştığım politik yargıların eleştiri olarak sunulması ve özün maskelenmesi.

MAHMUT AKSOY

İlyas Engin İlyas bey, diğer gönderimde de yazmıştım, yine yazıyorum. Seyyit Nezir’in Üvercinka’daki sorusu ne kadar “öze” yönelikse “nesnelliğine” de yönelik kanımca. Özneden nesneye açılan milyona tekabül ettiğimiz bu dünyada öze dokunmadan nesneye nasıl varırız? Yine diğer gönderimde de yazdığımı yazacağım. Burası Facebook ve dijital labirentte kaybolup gidebiliyor kısa cümlelerimiz. Tavsiyem bu konudaki karşı duruşunuzu, uzun ve açıklayıcı bir yazıya dökmeniz; yeter ki hakikati kapsasın yazınız, söz ben yayımlayacağım… Sevgiyle.

İLYAS ENGİN

Sevgili Mahmut Aksoy, size sadece bir sorum olacak.

“Kaplanlık, Facebook, hakikat evreni” ve benzeri şeyleri geçelim. Yazım yayınlansın şurada da delisi de değilim, bunları da geçelim. Hoş ben sevgili Hilmi Yavuz hocayı severim bu ayrı. Onu savunmak kendisi varken bana düşmez. Haddimi bilirim15.

Ama az çok Hilmi Yavuz şiiri okumaya ve anlamaya gayret eden biriyim.

Sorum şu uzatmayayım daha fazla.

Nasıl bir nesnellik ve hakikat bulduğunuzu merak ediyorum bu paylaşımda sadece.

Hoş benim hakikat anlayışım da çok farklı bunu da bilesiniz isterim.

MAHMUT AKSOY

İlyas Engin İlyas bey, bakın ben gayet anlaşılır olmaya çalışıyorum. Size “yazısı bir yerde yayınlansın delisi” olduğunuzu hissettirdiysem kusura bakmayın. Ben karşı duruşunuzun açıklayıcı olması için böyle bir öneride bulundum. Ama kusura bakmayın, eleştiri görünce kaplana döneni, hakikati ve evreni geçemem, hele hakikati hiç. Şöyle bir nesnellik var soruda, ki bütün sorular ne kadar özden yola çıkarsa çıksın, nesnelliğe ulaşmak için zihnimizden çıkar. Şimdi Seyyit Nezir adına yazacağım, yanlış ise düzeltsin lütfen. Zaten Nezir, özneden yola çıkıp, “nesnel hakikat” için sormadıysa soruyu16, bence, evet ben de onun bu tutumunu doğru bulmam. Kısacası sadece Nezir’in sorusu değil, bugüne kadar sorulmuş bütün sorulardan yola çıkarak soruların “hakikate ve nesnelliğe” açılmak üzere sorulduğu kanısına vardım.

Hilmi Yavuz da, Seyyit Nezir de sevilmemelerine neden olacak derecede öz benliklerindeki yazın karakterine zarar vermemişler nihayet, seviyoruz onları. Var olsunlar.

Doğrularımız değişebilir İlyas bey, fakat gerçek gerçektir.

İLYAS ENGİN

Mahmut Aksoy İyi şairler, nehrini bulandırmaz fazla sözle insanlığın.

Edebiyatı boğan kendi sözlüğüdür.

Şimdi yazını iki kere daha okudum. Edebiyat yapmak işte bu olsa gerek.

Topu rakip sahada tutup çevirmek diye bir deyim var. Tas tamam bunu yapıyorsun…

Özne’den çıkıp şu Hilmi Yavuz şiirinin nesnelliğinin eleştirisi ya da eleştirisel nesnelliği nasıl yapılır lütfen somut örneklendirir misin? (Yazıdan yola çıkarak)

Rica etsem bir de tam metni bizimle paylaşır mısınız?

Ne dediğimiz hava da kalıyor aksi taktirde?

Derrida’nın deyimiyle “metin esastır”.

Bakalım metinle Hilmi Yavuz şiirinin gerçeğini ya da hakikatini örtüştürebiliyor muyuz bi görelim bakalım?

SEYYİT NEZİR

Hilmi Yavuz Ömrünüz nice uzun olsun üstadım. Ben Bakış Kuşu’nu 19 yaşındayken okuduğum sırada, siz 30’lu yaşlarda olmalısınız. Tırnak içine almadan yazmamayı öğrendiğim yazarlardan biri de siz oldunuz daha sonra… Her kişinin eleştirilebileceğinin örneklerini de sizin yazılarınızda gördük. Ama anonim anlatımları ünlü bir kişiye mal ederek o kişinin adından yararlanmak gibi bir huyunuza postmodern döneminizde bile hiç rastlamamıştım. Aslında özellikle postmodern döneminiz başladığında Enver Ercan‘ın sorularını yanıtladığınız ve Broy’da yayımladığımız “Türk Şiirini Onarıyorum” başlıklı söyleşinizi merkezde tutarak bir puzzle oluşturdum17. Tırnak içinde size ait olmayan tek sözcük ve tanım kullanılmadı. Kitaplarınızın sayfa fotoğraflarını çektiğimde altı çizili satırları, üzerlerindeki kısa notları şurada bile sergileyebilirim… Musırrım…

Hilmi Yavuz kimi aldattı? sorusuyla da, Breton’un Rimbaud bizi aldattı sözüne göndermek istediğimi siz anımsamış olmalısınız. Gençler, tartışmak ve öğrenmek yerine, inanmak ya da reddetmek istiyorlar. Hem bir tartışmanın uzaması niye tatsız olsun ki? Biz nice uzun tartışmalarınızı izledik. Yeter ki cahillik ve hakaret sergilemekten başka sonuç getirmeyen provokatif söylemlere uzak durulsun. Musırrım… Her türlü tartışmaya varım. Üvercinka’mız da bütün bunları yayımlamaya hazırdır.

Bunları belirtmeye vesile yarattığınız için müteşekkirim18.

Saygılar, selamlar,

Seyyit Nezir

SEYYİT NEZİR Tartışmanın başlangıcının da bu linkte yer almasında bir sakınca olmasa gerek:

https://www.facebook.com/100002056575588/posts/3323240721087781/

İSMAİL TOKSOY

Henüz sadece Üvercinka dergisinin kapağını görebiliyoruz ve yazılar okunmuyor. Okunabilen yalnızca yazının başlığı. Üvercinka’nın bildiğım kadarıyla internet ortamında da erişimi yok! Yazı başlığıyla bu kadar gürültü kopardığına göre yazın dünyasında alevli bir tartışmanın fitili olacağa benziyor. Yazıyı okuduktan ve fikir sahibi olduktan sonra yorumlamak doğru olacak19

SEYYİT NEZİR

İsmail Toksoy Bizim, dernek (CSKSD) yönetim kurulu olarak, ilke kararımız var: Basılı dergi kitapçılara gitmeden, dergiyi PDF olarak yayın yönetmeni ve basımevi dışında kimse görmeyecek. Derginin kapağı da 73 sayıdır Face’te ya da sosyal medyanın farklı kanallarında ve yazılı basında tanıtım ve haber amacı dışında bir amaç taşımaz. Kapaktaki manşetse, küçümsemeden çok, bir merak uyandırma amacı güdüyor. Rimbaud – Breton göndermesinde övgü olabilir olsa olsa…

SEYYİT NEZİR

Sn Hilmi Yavuz,

Şimdiye kadar, yani 50 yıldır hiçbir yazınızı okurken hangi vesileyle yazdığınızı size sormayı düşünmedim ben. Söyleminizdeki tacizkâr edayı lütfedip bırakırsanız fikirler üzerinde tartışma fırsatı buluruz20. Yok niyetiniz bu değilse, al atını ver tımarımı… Ama şunu söylemeden kapatmak istemem doğrusu: Düşün ve edebiyat konuşacaksak, görülüyor ki, İsmet Özel ağzı da en azından Hilmi Yavuz ağzı kadar önemli ve saygındır. Mesele Hilmi Yavuz düşmanlığı olsaydı bugünü beklemezdi kimse. Son çeyrek yüzyıldır, sizin tartışmaktan çok, verdiği hükümlere tasvip beklemekten başka amaç gözetmeyen müderris edanızın bir sıcak tartışmada çok daha genleştiği şu an apaçık görülüyor.

BAHTİYAR KAYMAK

Hilmi Yavuz yaşlımızdır yirmisindeyken de yaşlımızdı. Onun şiiri yaşlı ömrü yüz elli yıl olsun yani onun şiiri ömrü kadardır ondan sonra adının bir hükmü yoktur

YAŞAR ÖZMEN

Bu yazı mesaj kutuma geldiği için ben de müdahil olmak istiyorum21. Eleştiri konusunda “Katman Edebiyat Eleştiri Kuramı”nı ileri süren birisi olarak eleştiri ve eleştirinin eleştirisi konusunda birkaç şey söylemeliyim. Bu yazıya esas daha önce eleştiri diye yayımlanan yazıları görmedim ama Mahmut Beyin yazısından anladığım kadarıyla: Öncelikle bu yazı, bir eleştiri yazısı değil, eleştirinin eleştirisi hiç değil. Bu yazının dayandığı geçmişteki eleştiri dediğiniz her neyse, bu yazıdan içeriği az çok anlaşılıyor; o yazıların da eleştiri olmadığı ortaya çıkıyor. Gelin biz bu tür yazı ve didişmelere, işsiz kalmış şairlerin dedikodusu diyelim. Ne yazık ki Türk yazınında eleştirel deneme diye ortaya konan hatta hatırlı eleştirmen dediğimiz kişilerin ortaya koydukları eleştirel yazılar bile, pek çoğu sadece magazinsel birer dedikodudur. Eleştirinin; amacı, süreci, yöntemi ve sonucu konusunda biraz kafa yormalıyız. Eleştirinin eleştirisi, zaten bizde yoktur. Sonuç olarak, bu tür yazılar bence övmek, yermek; dost veya paye kazanmak için yapılan magazinsel söylemlerdir. Eleştiri ciddi bir iştir ve “Sanattır.” (O.Wilde ve M.Fuat)

SEYYİT NEZİR

En geç pazartesi günü kitapçılardan edinilebilecek ya da semt kitapçınızın emekkitap.com‘a sipariş vermesi istenerek kargo ücreti ödemeden ulaşılabilecek.

Bu arada, sizin belirlemenize bir katkı olarak, Hilmi Yavuz’un gençlik yıllarımızda okuyup benimsediğimiz Tartışma Geleneği (1975) yazısı, çok değerli bir saptama niteliğindedir22:

“Bilimsel sosyalizmin kurucularına bakınız. … Georges Cogniot, şöyle der: ‘Marx ve Engels’in hemen tüm yapıtları eleştiri ve polemik niteliğindedir.’

“Cogniot’nun bu sözlerinden alınacak dersler vardır; –hepimiz için!” (Denemeler, Boyut, 1996)

Althusser’e kalırsa, Lenin’in tüm kitapları haydi haydi böyledir. Brecht’in yanı sıra başka birçok yazarın ve Cemal Süreya’nın hemen tüm düzyazı kitapları da öyledir. Bir şey diyelim mi? Hilmi Yavuz’un bütün denemeleri edebiyat ve sanat üzerine yazıları da hep bu düzlemdedir. Mesele şurada: Başka herkesi tartışırken uyguladığın yöntemi başkası sana karşı uygularsa tahammül çapımız nedir?

Yoksa niyet daha söylem düzeyindeyken didişmeyle tüketilir.

İLYAS ENGİN

Hâlâ o ne demiş bu ne demiş? falan filan… yazılan metin ortada yahu.

Okuyamayan da gözlük alsın okusun bi zahmet.

SEYYİT NEZİR

Sn Hilmi Yavuz, kendimi şair ya da entelektüellikte derece kapma yarışından kurtaralı 40 yıl oldu23. Yazko Edebiyat, Düşün, Broy, Şairin Atölyesi, Papirüs (-Kaynak Y.), Eski ve Üvercinka’da nicelerinin yükselmesine bedensel ve zihinsel emeğiyle katkıda bulunmanın paha biçilmez değeri ve estetik zevki beni ayakta tutmaya yetiyor. Ama doğrusu Lirik Defterler’de Mevlâna’dan başlayıp İbn Arabi’ye genişledikten sonra bütün-insan olamayışınızdaki eksikliği yok-oluş’la gidermede karar kılıp sonra da günlük yaşamda entelektüel olarak kendinize paye biçişiniz açıkçası tasavvufu hurafeden öteye götüremediğinizin çok somut göstergesi… Bu nedenle, musırrım, satır satır gösteririm, kitabınız içerik bağlamında lirik hurafeler olmaktan öte geçemiyor. Siz 30 yıl önce böyle bir sapmaya yönelmezden önce, sizcileyin postmodernizm heveslileri için yayımladığımız Yenibütün Bildirisi’nden minnacık pay çıkarabilseydiniz şimdi çok daha başka şeyler konuşuyor olurduk. Şu kendinizi nimet, başkalarını külfet görme kuruntusundan halâ kurtulabilme şansınız var aslında. Keşke şu büyüklük saplantısını aşarak, yazarken de yaşarken düşündüğünüz insani yönelimleri yansıtmayı becerebilseniz… Ben sizinle fikirlerinizi ve yanlışlarınızı tartışmaya çalışıyorum. Sizse, işte artık incelik bile gözetmeyen küçümseme ve hakaretlerle saldırarak tartışma yükünden kaytarmaya çalışıyorsunuz. Yeni bir gün başlıyor. Ne demişti Mevlâna: Yarınki postada yeni şeyler söylemek lazım…

İLYAS ENGİN

Bırakın şu provokatör ağzıyla edebiyat yapma işlerini artık. Bakın kendi ağzınızla da piri fani olduğunuzu söylüyorsunuz zaten…

Yapılan şeyler ortadaysa zaman en iyi yargıcıdır o halde bunların.

Ve o elbet gösterir gerçeği ve hakikati.

Varsa da bırakın şu kuyruk acılarınızı bir kenara yapabileceğinizin en iyisini yapın derim, kalan ahir ömrünüzde edebiyat adına Seyyit Nezir Bey. Nokta.

İLYAS ENGİN

Koray Feyiz Haklısın, Koray. Evet yapacak daha önemli işlerimiz var. Biz işimize bakalım.

Teşekkürler.

 

SEYYİT NEZİR

İlyas Engin Hey sen! yüzbinlerce paylaşımın olduğu sosyal medyada sahibinin sesi edalarıyla sataşacak başka kapı bulsan ne iyi edersin. Sana çok ağır görev yüklemişler, baksana altında ezildiğini itiraf etmeye başladın24.

dipnotlar

13 Burada yazım yönünden ilginç bir teknik durum var: Mahmut Aksoy’un muhataplarından birinin adı siyah (Hilmi Yavuz), ötekininki renklidir (Seyyit Nezir).

14 Hilmi Yavuz, kumpasının ortaya çıkacağını anlayınca, kendi adıyla yaptığı daha sonraki konuşmaları sildirmiştir. Çünkü kurduğu kumpasla amacına ulaşmış, tam da Mustafa Fırat’a söylettiği gibi, Üvercinka’nın kimi safdil yazarlarının imeceden çekilmesini başarmış; Muaviye taktiği Yeni Ortaçağ’da da postmodern kumpaslarla sonuç almıştır. Seyyit Nezir, Hilmi Yavuz’a aşağıdaki yanıtı sonrasındaki sözlerinde Yavuz’u sanki kendi kendine konuşarak yanıtlamaktadır.

15 İlyas Engin kişiliğini çok iyi yansıtan bu söylem, Hilmi Yavuz’ca çok geç anımsanmıştır.

16 Soru, aşağıda Seyyit Nezir’ce anımsatıldığı gibi, Breton’un vargısını ödünç alıyor: Rimbaud bizi aldattı.

17 Seyyit Nezir, Hilmi Yavuz’un Türk edebiyatına Taormina sonrasında verdiği zararın başlangıcını, yine Broy’da kendisinin yayımladığı bu söyleşiye götürür hep.

18 Seyyit Nezir, kumpasın ipliğini pazara çıkarma fırsatı yakalamıştır. Hilmi Yavuz, çareyi kendi adıyla yaptığı tüm konuşmaları silmekte bulmuştur.

19 İsmail Toksoy ve tartışmaya ilgi duyan herkesin dikkati yazının ortada olmayışına yönlendirilerek kumpas gizlenmeye çalışılıyor.

20 Hilmi Yavuz, “yazınız…” diye başlayan paragrafta ve hemen sonraki “konuşmanızı size hiç yakıştıramadım” cümlesiyle başlayan sözlerinde tam bir edepsizlikle ve hakaretlerle saldırır; Nezir’e, İsmet Özel’in ağzıyla konuştuğu suçlamasını yöneltir. Seyyit Nezir’se, kumpasçıyı bütün kirleriyle sergilemek için düşüncelerini satranç hamleleri gibi sıralamaktadır.

21 Yaşar Özmen de, Hilmi Yavuz gibi dev bir ustayla, gerçekten de “eleştirinin eleştirisi” konuşulacak umarıyla ve kendi birikimini sergileme fırsatı yakalama iyi niyetiyle söyleşiye katılmıştır.

22 Seyyit Nezir, Yaşar Özmen’e özellikle Hilmi Yavuz’un gençlik yıllarındaki bir yazısından alıntıyla yanıt verir.

23 Hilmi Yavuz, Seyyit Nezir’i bu kez de, “zayıf bir şair, eleştirmen, entelektüel” olarak küçültmeye çalışınca, kendi kazdığı kuyuya düşer; Mahmut Aksoy’a, ertesi günkü paylaşım yazısını gönderip artık ıslanmış olan son barutunu da İlyas Engin üzerinden tüketerek ortamı terk eder.

24 Seyyit Nezir, Hilmi Yavuz’u İlyas Engin üzerinden paylayarak uğurlar. Mahmut Aksoy, ertesi günkü oturumu aşağıdaki paylaşımla açacağını söylemişse de, ne oturum açılır, ne de ortada kumpasçılardan iz kalır.

MAHMUT AKSOY / Messenger31 Ekim 20 Cum 00:52

Habilim Yavuz Kabilim Nezir

Dünya ağzıyla yazarsam, ben şiiri kelepçeliyecek polis değilim. Ama olur ölüm, bendeki ağız. Dilimdeki Kabil de Habil de bu yüzden.
Şiirin cücesi, edebiyatın devidir. Dev bir soru, kırkını çıkarmış bir Yavuz’a niye cüce kalsın? Ama bir dakika, ben soruyu öylesine sormuş olamam. Nezir’in ve Yavuz’un bu sorumda mutabık olmaları imkânsız… Çünkü ne biri cüce olmaya ne diğeri dev olmaya niyeti olman şair değildirler. En azından ben öyle düşünüyorum. Allah korusun, iyi niyet elçiliği yapıyor olmayayım… Ya ikisi de aklıselim rüyalarını artık ergen bir pişmanlıkla görüyorlarsa ve ben gençsem (Gerçi geçen yıl mide ameliyatı geçirdim, ölüm benim de kapımı çaldı, ölüm riski ben de taşımıyor değilim.) ve rüyalarımın jilet yerken görüyorsam… Neyse. Ben yine de ikisine şeker sunayım da, iyi niyetim de ahlara binsin, yine pişman olacak şiir olmasın…
Edebiyat değil ki efendim bizimkilerin derdi. Ne nezaket ne duyarlık. Nezir soru sormuş, Hasan Sabbah müritleri gibi ortalık çekirge istilası. Hayır, gerçekten bir çekirge de sürüden kaçsa, kendi Kuzey’i üzerinde yazsa, tamam, diyeceğim. Kimsenin yönü yok, ya Yavuz yönü, ya Nezir yönü. Yok öyle taraf burcundan ok atmak İbrahim! Edebiyatın, senin küsmüş fikrine cila sürecek yanı yok.
Ben derim ki, gece ilerledi, ertesi günü açarken güneş, oturduğumuz yerden tellendirmeyelim bu klavyeyi; kalbimize hakikat sürelim*.

* Ne yazık ki kalplere yine yalanlar sürerek uzaklaştılar… ve 3. bölüm için düzenlenen bu açılış metni paylaşılmadı (Cezmi Güntay)

Barış Erdoğan’ın Üvercinka’dan Ayrılış Paylaşımı

SON YAZIM VE NEDENİ…

                         ÜVERCİNKA, KASIM 2020

DENEME-BARIŞ ERDOĞAN

Kimim Ben?

          Bütün önyargılarından kurtul

              ve beni çöz. İşte oradayım.

………………………..

Sevgili Dostlar,

Edebiyat kirli bir meydan muhaberesi*… Aynı zamanda methiye platformu. Ben bu meydan muharebesinde serf olmaktan yoruldum. Övgüler ve sövgüler sahnesinde rol almaktan da… İlk taşı atan yok, ikinci taşta cümle “kibir abideleri” çığlık ata ata rakibini recmediyor.

Edebiyat fakültelerinde “edebiyat” öğretilmediği gibi “edep” de öğretilmiyor. Dört yıl boyunca Nâzım Hikmet’e atılan taşları seyrettik, küfürleri duyduk. Bu nedenle Mehmet Kaplan’ı affedemiyorum. Sadece onu değil, siyasi bir düşüncenin cüce beyinlilerini de. Bunlar yetmezmiş gibi Sait Faiklere, Ahmed Ariflere, daha doğrusu yeniliklere yelken açanlara saldırdıkça saldırdılar. Bugün dönüp baktım, ayakta kalan Nâzım oldu, Sait Faik oldu, Ahmed Arif oldu. Mehmet Emin Yurdakullar köpük gibi dağılıp gittiler.

Şimdi de Hilmi Yavuz kavgası başlatıldı. Hilmi Yavuz’u sevelim sevmeyelim şiir sofrasından tatlar aldım. Kavgadan yoruldum. Bana açılan yolda yürümektense kendi açtığım patikada yürüyeyim.

Üvercinka’da çok keyifli yazılar yazdım. Emeği geçen bütün dostlara teşekkür ediyorum.

Saygılarımla.

MUSTAFA FIRAT

Hayırlısı olsun Barış Erdoğan.

İLYAS ENGİN

Üslubum yadırganabilir, ama duruşum bu sevgili Barış Erdoğan. Teşekkürler.

NECDET ARSLAN

Sevgili Barış Erdoğan Dostum,

Yazınızı büyük bir dikkatle okudum. Kendinize dönük sıraladığınız sonuçlardan sonra ben de kendime dönüp çıkarımlar yaptım.

Açıkça söylemeliyim ki; edebiyatımızın en tiksindirici yanı ‘eli kalem tutanlar arası’ didişmelerdir. Bütün erdem yasalarını aşarak yapılan saldırılardır. Kime ne sağlayacağını kestiremediğim savaşlardır.

Tanzimat’tan hemen sonra ortaya çıkan bu ‘kapris virüsü’ bir türlü dizginlenemiyor.

Oysa ben edebiyatı; öncelikli olarak dilimizin değerinden, yetkin kullanılmasından, yaşama değdiği yerde oluşturduğu sıcaklıktan, okurları etkileme gücünden, yaşadığımız evrene kattığı değerlerden… irdeler ve edebiyatçıyı bu ölçütler penceresinden değerlendiririm.

Edebiyatımızdaki o ‘isimler sözlüğü’nde kendisiyle birlikte bazılarını eşit özne olarak görüp bazılarını ‘nesne’ yerine bile koymayan bu hastalıklı ruhları hem sevmem hem de onlardan ırak durmayı yeğlerim.

İçinde konuştuğu evrenin saltça kendisiyle güzel olduğunu sanan ya da kendi safında yer tutanlarla birlikte bu yaşamın sürdürülebilir olduğunu ağız dolusu dile getirenleri sevemiyorum.

Sık sık yapıt üretmekle, dergilerde gazetelerde yazmakla, ekranlarda boy göstermekle, kendi yarattıkları elitler topluluğun saygın üyesi olduğunu sanmakla övünen ‘tip’lerden huylanmışımdır.

HUGO, “Bir ulusun büyüklüğü, nüfusun çokluğuyla değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür” demiyor muydu?

Galiba nitelikli bir ‘benlik eğitimine’ gereksiniyoruz.

Edebiyatımızın genel haritası içinde, hem kendi yolundan hem de yaratıcı yollardan geçerek bu günlere gelmek sanıldığı kadar kolay değildir.

BARIŞ ERDOĞAN

Necdet Arslan artık düzyazının tadını kendin tadıp duruyorsun. Farkındayım. Lütfen yaz.

CELAL İLHAN

Necdet Arslan Bence öyle abartılacak şey yok ortada. Tiksinecek o denli şey varken…

NECDET ARSLAN

Sayın Celal İlhan,

Her koku, her insanı eşit düzeyde etkiler diye bir rasyonel durum yok. İnsan, kodlanmış bir sistem değil ki… Yazarçizer tayfası olarak dokunacağımız onca şey varken kumdan göl yapıp doldurmaya çalışmamızın da kimseye bir fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Çok saygıyla.

CELAL İLHAN

Alışmıştık, yazılarınızı ilgiyle okuyordum, üzüldüm. Tartışmaları olağan karşıladığımı söylemekle yetineceğim.

TUĞRUL ÇUTSAY

Üvercinka’nın Barış hocanın yazılarından yoksun kalmasına üzülmemek imkânsız. Bu durumda taraf olmak zarar verecektir. Araya girmek çok yanlış. Ama denemelerinizi, şiirlerinizi dergimizde okuyamamak hiç aklımıza gelmezdi…

BARIŞ ERDOĞAN

Tuğrul Çutsay , güzel dostsun. Selamlar sevgiler.

NECDET CANİK

Edebiyat âlemi ne yazık ki hep böyle süregelmistir. Ne bitmek bilmeyen kavgaymış bu. Galiba önü alınamayacak bir didişmedir gidiyor.

Her ikinizin yazısını da ben de dikkatlice okudum. Barış Bey ustamı bir yıldır tanıyor, yazılarını severek ve anlamaya çalışarak okuyorum. Matematik yolundan gittiği o kadar belli ki, şiirsel bir metinle hemen karşılaşıyorsunuz. Şiir mi nesir mi bir akarsu tadında, bir bal şerbeti kıvamında geçip gidiyor.

Her ikinize de edebiyata yaptığınız şiirsel katkıdan dolayı teşekkür ediyorum.

Lütfen devam ediniz. Adaşım, Barış Bey’in önerisine dikkatinizi çekerim.

MEHMET BİNBOĞA

“Meyvesiz ağacın dalı taşlanmaz…”

Karac’oğlan… Yazdığı her dergiye ruh veren adam, keşke Üvercinka’da kalıp o güzel kaleminle yanıt verseydin yanlış olduğunu düşündüğün tavırlara. Hem böylece daha demokratik bir hüviyet kazanırdı dergi. Okurların gönül koyacak şimdi, biraz da onları cezalandırmış olmadın mı güzel insan?

Keşke hiç yaşanmasaydı bu olay… Selamlar dostum…

* Aslında birkaç gündür Üvercinka’nın kapak yazısı üzerine Face’teki paylaşımlar kirlenmenin ne olup ne olmadığını anlamak isteyenler için nice öğretici veri taşıdı. (S.Nezir)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Güncel

En çok okunanlar